23 Temmuz 2012

Türkiye'de Bir ŞİKE Hikayesi

Gelişen süreci uzunca anlatıp ahkam kesmeye gerek yok. Bu yazının temel konusu Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe kapsamında Türk futbolunun şike hukukuyla mücadelesidir.

3 Temmuz 2011’de içeri alınan Aziz Yıldırım 2 Temmuz 2012’de açıklanan mahkeme kararıyla tahliye oldu. Ancak Fenerbahçe taraftarı sanki beraat etmişçesine sevindi. Bu durum sosyoloji amfilerinde ders alan gençliğin tez konularından biri olabilir, biz yorumu size bırakıp bu durumu şimdilik geçelim.

Önce TFF Açıkladı
Şike soruşturmasının başlamasıyla sürekli yönetim değiştiren ve kapitalizmle dost çıkış yolları arayan Futbol Federasyonu, 30 Nisan 2012’de şike“ler” sahaya yansımamıştır temalı kararıyla adı geçen tüm futbol kulüplerini akladı. Futbolun yargıcı PFDK Aziz Yıldırım’a ceza vermezken başta İbrahim Akın, Şekip Mosturoğlu gibi isimler olmak üzere bireylere hak mahrumiyeti cezaları verdi. Demirören yönetiminin bu başarısındaki (!) en temel dayanağı ise değiştirdikleri 58. madde oldu.

2 Temmuz Karar Günü Oldu
Gün geldi çattı ki şike davasına bakan mahkemeler 2 Temmuz 2012’de davayı neticelendiren kararlarını açıkladı. Aziz Yıldırım örgüt kurmak suçundan 2,5 yıl hapis, şike ve teşvik suçlarından ise 3 yıl 9 ay hapis cezalarıyla birlikte 1 milyon TL para cezası aldı. Şekip Mosturoğlu, Serdar Adalı, Tayfur Havutçu ve birkaç ismin daha aldıkları hapis cezaları oldu. Kararlara göre Sadri Şener ve Nevzat Şakar ise beraat etti. (Karar son olarak ortalama 8-12 aylık süre içinde Yargıtay tarafından değerlendirilecek.)

Bu Nasıl Çelişki / Şikeyle Gelen Şampiyonluk
Takımı fark etmeksizin rasyonel insanların görmesi gereken net bir durum var ortada… 2010-2011 futbol sezonunda FB ile TS ligi 82’şer puanda bitirirken ikili averaj Fener’e şampiyonluğu getirdi. Aynı sezonda FB ligin ikinci yarısında oynadığı 17 maçın 16’sını kazanıp bir rekora imza atmıştı. Bu noktadan bakarsak; Aziz Yıldırım 2010-2011 sezonunda 4 maçta şike (tümü Mayıs ayında) ve 3 maçta teşvik (Nisan ve Mayıs aylarında) suçlarından ceza aldı. Yani 16 galibiyetin 4’üne şike bulaşmış. Öte yandan TS camiasından hiç kimse bir ceza almamış.

O halde önce soralım: TFF neye göre Aziz Yıldırım’a hiç ceza vermedi, neye göre hiçbir kulübe ceza vermedi? Bu apaçık çelişkiye ilaveten, FB ne hakla rakibiyle puan puana bitirdiği bir sezonda şike ve teşviğe karıştığı 7 maça rağmen şampiyon ilan edildi? TS’li yöneticiler şike ve teşvikten beraat etmişken 82 ortak puanıyla bitirdikleri sezonda TS şampiyon değil de ne? 

Beşiktaş’ın Duruşu
2011 yazında soruşturma başladıktan sonraki günlerde Beşiktaş yönetimi radikal bir karar alarak Serdal Adalı ve Tayfur Havutçu aklanana kadar kupayı iade ettiklerini açıklamıştı. Zamanın Demirören yönetiminin bu kararı UEFA nezdinde iyi niyet göstergesi olarak algılanmış olacak ki FB’nin Avrupa’dan men edildiği sezon BJK Avrupa’da mücadele etti. Oysaki bilinmeyen bir iç yüz vardı: BJK yazılı işlemleri yapmış fakat kupayı TFF’ye götürmemişti.

İlgili haber linki: http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1174420&title=besiktas-o-kupayi-iade-etti-mi

Şimdi bir kez daha sormak gerekiyor; ey BJK yöneticileri, onur popülizmi yapıp kupayı müzede tutmanızı anladık da, artık Adalı ve Havutçu ceza aldığına göre neden çıkıp kupayı iade etmiyorsunuz? 


Suç Kimin?
Sarı lacivertliler 2011-2012 sezonunda küme düşürülmedi ama Avrupa’ya da gidemedi. Madem masumdu neden Avrupa’da oynatılmadı? Madem suçluydu neden en azından puan silme cezası verilmedi? Karara göre, suçlu Aziz Yıldırım’dı fakat krizi iyi yönetemeyen Türk futbolunun yöneticileri suçludan daha ötesiydi! 

Önemli Bir Dipnot
Aziz Yıldırım başta olmak üzere birçok kişi 2011 Nisan ayının ortasında çıkan 6222 sayılı yasadan önce şike veya teşvik yaptıklarına dair iddialardan bu fiiller o dönemde suç kapsamında olmadığı için beraat etti.

Ayrıca taraftar, yönetici gibi futbol unsurlarına ağır yaptırımlar içeriğiyle çıkan 6222 sayılı yasa, 2011 Kasım ayında Meclis’te yapılan değişikliklerle, birçok suç ve ceza açısından hafifletildi.

İlgili haber linki: http://www.dha.com.tr/jet-gibi-degisklik_233849.html

Sonuç
Baştan aşağı neresinden tutsak elimizin karaya bulanacağı bir süreç yaşandı ve bu biraz daha sürecek görünüyor. Türk futbolu mühim meselesini kendi içinde çözemedi. UEFA’ya sarıldı. UEFA da yanlışlar yaptı. UEFA’nın mahkeme kararının sonucunda birtakım değerlendirmeler yapıp kulüplere ceza vermeyen PFDK dolayısıyla Türkiye’yi, belki FB’yi de, cezalandırmasını bekliyorum. 

FB’nin yerinde şampiyonluk yaşamamış bir Anadolu takımı olsaydı, aynı yollardan geçip süreci cezasız (küme düşme, puan silme, vb.) atlatır mıydı? Bu sorunun yanıtı pek zor olmasa gerek!

Ayrıca FB tarafına şu yönden hak veriyorum: Bazı dönemlerde Fener’den başka takımlar şike, teşvik gibi girişimler, başarımlar yaptı ve çıkarlar elde etti. Bunu görebilmek için komplocu olmaya gerek yok.

Fakat olay Fener’e patladı diye bakmadan ceza mekanizmasının adalet çerçevesinde işlemesi gerekir; çünkü bugün Fener’e veremediğiniz cezaları bundan sonra diğer kulüplere de veremeyeceksiniz. Yani hukukun, adaletin standardı bunu gerektirir.

Bu vesileyle Türk futbolunda şikenin, teşvik priminin yolları 6222 sayılı yasayla kapatılmaya çalışılsa da, uygulamadaki büyük aksaklıklar sonucu birtakım handikaplar Türk futbol tarihinde derin yerler edinmiştir. 

Alınan cezalara dair linkler:

http://www.ntvspor.net/foto-galeri/sike-davasinda-kim-ne-kadar-ceza-aldi

http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/07/02/aziz.yildirim.tahliye.oldu/667277.0/index.html