Yazan güzel yazmış, yüreğine sağlık…
5 ay önce göreve gelen yönetimin yaptığı birçok açılım izledik. Yukarıda sözlerinden alıntı yaptığım marş Athena’ya yaptırılmış güzel bir müzik olarak dikkat çekti. Semtte esnafa hediye kutuları ve okullarda öğrencilere malzemeler dağıtıldı. 12 gazeteye tam sayfa ilan verilip ‘Kasımpaşalı olmak nedir’ sorusuna bazı yanıtlar verildiğini ve Şişhane civarında reklam panolarının süslendiğini gördük.
Şahsen bu çalışmaların başarılı bir halkla ilişkiler çalışması olduğunu belirteyim; fakat altında yatan gerçek sebeplerin ne olduğuna bir göz atalım…
Esnafa dağıtılan flamalarda yeni logo kullanılmış ve esnafımızın bir kısmı Kasımpaşalı olma etiketini gösterircesine bu flamaları camlarına asmış. Burada, psikoloji derslerinde eğitimi verildiği üzere, logonun halka benimsetilmesi adına bir adım atıldığını görmemek için ya fazlasıyla saf düşünceli olmak ya da maddi çıkarları ön planda tutmak gerekir. Neticede Türk milleti bedavayı da, popülerliği de (diğer manada reklamı) sever.
Gazeteye verilen ilanda Kasımpaşa’nın tarihsel önemine vurgu yapılmış. Oysaki çoğumuz bunu internetin yaygınlaşması sayesinde yıllar öncesinden biliyordu. Semt dışındaki futbolseverlere yönelik bir çalışma diye düşünecek olursak, yönetim madem tarihimize bu kadar önem veriyor, ne diye tarihsel değeri olan armamızı bir kenara attı?
Marşta “çamurlarda güreştik, dünyayı tuş ettirdik” ifadesi yer alıyor. Güreşin tarihimizdeki önemine atıfta bulunan bu dizelere rağmen neden o güreşçilerimizin anısı göz ardı edilerek arma değiştirildi? Nitekim Bilge’nin, Oktav’ın, Kireçci’nin yadigarı Türk bayrağı 1962’de armadaki yerini fiilen aldıktan sonra Kasımpaşa arması tam manasıyla ruhunu bulmuştu.
Bu örneklerden yola çıkarak, Kasımpaşa üzerine birtakım pazarlama, reklam, halkla ilişkiler çalışmaları yürüten yöneticilerin samimiyetine inanıyor musunuz? Ben inanmıyorum. Böyle işler yaptıkça onlara inanmayacağım da…
Hem çıkıp Kasımpaşalılık şudur diyeceksiniz hem de paramızla aldığımız kulübü şirket iletişim programı çerçevesinde yönetiriz diye gidip tarihi armayı bir çırpıda değiştirip yenisini sessiz sedasız TFF’ye onaylatacaksınız. Bu, sağdan gösterip soldan vurmaktır. Yürütülen faaliyetler aslında göz boyamadır. Bu gerçekleri göremeyen Kasımpaşalılar ne yazık ki var. Onlar gafletten uyanmalıdır.
Armaya tepkili olmasına rağmen ‘logoyu beğenenlerin dediği olsun’ mantığıyla olaya yaklaşan tribün liderlerini Kasımpaşa’nın esas çıkarları uğruna görev almaya davet ediyorum. Sebeplerini açıkladığım doğrultuda, bu iş, ‘onların dediği olsun’ ile bırakılacak bir mesele değildir.
Öyleyse bırakalım semti, gidip Beylikdüzü’ne filan taşınalım. Doğduğumuz ahşap evleri, çocukluğumuzu, dik yokuşları bırakalım; öteki İstanbul’un beton bloklarında yaşayalım. Oralar daha soğuk ama daha kaygısız diyelim ve boşuna tüketmeyelim sevdamızı; sıcak ama çileli Kasımpaşa sokakları kalplerimizin mazisinde kalsın.
Kasımpaşa'dan taşınacam ben zaten, 1998 senesinde aniden buraya taşındım ama 1989 yılından beri her sene buraya gezmeye gelirdik anneannemlere ve teyzemlere. 1990 yılında Kızılay-Zincirlikuyu arasındaki sokakta sünnet oldum. İlkokulu burda bitirdim, çok iyi anılarım var ama yaşam standardım sıfır burada. Apartmanın içine sıkışmış bir hayat, dar sokaklar. Geriye kalan sadece birkaç esas dost. Beylikdüzü bence daha iyi ama ben toptan İstanbul'u terk edecem. Bakalım, kısmet. Gerçi bunun armayla ilgisi yok ama işte başkan aklıma geldi yazayım dedim.
YanıtlaSilEyvallah başkan. Benim de aklıma şu geldi: "Öyle bir sevda ki tarif edilmez..."
YanıtlaSil