5 Nisan 2013

İçimizdeki Avrupalılar

Lazio karşısında taraftarının 80 dakikalık desteğiyle 2-0 gibi avantajlı bir skor elde eden Fenerbahçe yarı final kapısının anahtarını eline geçirdi. Dün akşam sarı lacivertlilerin ilk on birinde 7 yabancı vardı. Kalede Volkan, savunmada Gökhan, Egemen ve çapa olarak görev yapan Mehmet Topal sahaya çıkan Türk oyunculardı.

Her gelen federasyon yönetimi yabancı sınırlamasını değiştirdiği için bir hafıza yoklaması yapınca bu sezon ligde 6+2 uygulaması var olduğunu anımsıyoruz. Lazio karşısında İtalya’dan gelen Krasic ortalıkta olmayan tek yabancıydı. 

Türk futbolunda yabancı kontenjanı bir yıl azalıp bir başka yıl artadursun, Yıldırım Demirören geçen yıl alınan kararın aksine 5+3 uygulamasıyla 2013-2014 sezonunun oynanacağını açıkladı. 

Öte yandan Türkiye’de birden çok takım Avrupa’da ilerlerken malum bir tartışma var ya hani; içimizdeki Madridliler, Laziolular diye… Ezeli rakibinin Avrupa’daki rakibini tutan adama hain yakıştırması yapanlar için bir şeyler söylemek istiyorum. 

Lazio’yu tutanlara vatan haini muamelesi yapanlar, siz yarı final başarısını elde ettiğinizde bunu kaç yabancı topçuyla gerçekleştireceğinize bakmıyor musunuz? Madem bu kadar milliyetçisiniz (!) sahaya çıkan 11 adamın 7’sinin yabancı olmasını nasıl açıklayacaksınız? Nitekim Türk milli takımının başarısızlığını neyle ilişkilendireceksiniz? 

‘Bir olalım birlik olalım’ fikriyle her Avrupa macerasında İtalyan’a, İspanyol’a, İngiliz’e düşman kesilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hangi aklına hizmet Sneijder’leri, Kuyt’ları göklere çıkarıyorsun? Dün akşam Lazio’da forma giyen Lorik Cana birkaç yıl önce Türkiye’de Galatasaray forması giymedi mi?

Ben Laziolu, Madridli olalım demiyorum. Kuyt ve Sneijder gibi oyuncuları da beğenerek izliyorum ve ilk fırsatta Drogba’yı stattan seyretmek istiyorum. Sadece ortadaki çelişkiyi yaşatanları anlamıyorum. Bir Avrupa’ya karşı birleşiyorsun, bir de global dünyanın her futbolcusunu bağrına basıyorsun. Ya ulusalcı ol, ya global… Her birine saygı duyarım. İkisi birden olmuyor ve gerçekten komik oluyor. 

Biliyorum şimdi beni eleştireceksiniz, ‘Türk takımının başarısı önemli, ülkemiz kazanıyor’ diyeceksiniz. Avrupa’da kulüp bazında başarılı olabilmek için mevcut şartlarda üst kalite yabancı oyunculara muhtacız, eyvallah… Peki milli takımı n’apacağız? Bana kalırsa başarılı olan Türk futbolu değil, global olabilen Türk kulüpleridir. Türk futbolunun başarısı için ise, yerli oyuncu üretiminin kalitesini artırmamız gerekiyor. Daha çok Arda’lara, Salih’lere ihtiyacımız var. Böyle olursa hem milli takım bazında turnuva kaçırmayız hem de 3, bilemedin 4 yabancı oyuncuyla kulüp bazında istikrarı yakalarız.

19 Şubat 2013

Hayırdır?

6 ayı aşkın bir süredir arma yok. Armasına sevdalılar için, geride kalan maçlar hasretle geçti; görünen o ki geçmeye devam edecek.

Zafer Yıldırım’ın “Kasımpaşa işim, Beşiktaş aşkım” demesinin üzerinden 7 ay geçti.

Armanın değiştirilmesini yanlış bulan kulüp derneği asbaşkanı Murat Dilme’nin “Taraftar haklı, sabırlı olsunlar armayı önlerine koyarız” dediği 4,5 ay evveldi.

Tam 3 ay önce ise Dünya Kasımpaşalılar Günü’ydü. Apaçiler, Arma Altı, Tek Yumruk, Corleoneler ve tüm Kasımpaşalılar Tepebaşı’nda buluşup dosta düşmana mesaj verdi. Meşale ve havai fişek gösterilerinin ardından grubun pek çoğu İstiklal Caddesi’ne çıktığında bedenen ve ruhen ben de oradaydım. Arma aşkına bağıranların sesi akşamın 10’unda İstiklal’i inletiyordu. Taksim Meydanı’na kadar Turgay Ciner’in şahsına bestelerle küfürler edildiğini binlerce kişi duydu. O dönem Antalyaspor maçında sahaya meşalelerin atıldığı, tribünden ‘yönetim istifa’ seslerinin yükseldiği günlerdi. Aynı tepki İstiklal’de de sürüyordu.

O gün Ciner’e küfür edenlerin bir kısmı, bugün yönetimden gelen biletlerle Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda maç izliyor, yönetimin ayarladığı araçlarla deplasmanlara gidiyor. O gün Habertürk’e yürümek isteyenlerin bir kısmı, bugün stadın üstünde sıcak çikolata içip yeni logolu store açılışlarını şenlendiriyor. Peki kim bunlar?

Yukarda belirttiğim birkaç taraftar grubundan ikisi bu semtin armasına değil parasına sevdalı... Son dönemde ortaya çıkan bu iki grup, Kasımpaşa tarihinde bir parça olmak yerine kendi Kasımpaşa’larını oluşturmanın peşinde... Kasımpaşa’da olan biten bu!

Tarihine sahip çıkmadan geleceğini inşa etmeye çalışanlar, temeli atılmayan yapılarının altında kalır.